10 yaşında gördüğü eski ve değerli bir halıyı almak için harçlıklarını biriktiren kaç çocuk tanıdınız? Halının Anadolu’daki öyküsünü takip etmek için Kapalıçarşı’dan Konya’ya uzanan bir maceranın ortasında bir gençle tanıştınız mı? Halıyı açılır açılmaz okumaya başlayan bir halı okuyucusu gördünüz mü? Aslında onu Selçuklu olup da tanımayan yoktur. Osman Can… İsmet Can’ın oğlu, kelimenin tam anlamıyla halıda hayat bulan bir yaşam
Kendisiyle tarihi su kemerlerine komşu İstasyon Meydanı yolundaki mağazasında görüştük. Gözü gibi baktığı halılarının hikayelerini heyecanla anlatıyordu Osman Bey. Değerli tablolar misali, büyük çerçevelerin içinde nadide birer hazineymiş gibi asılı duran halılarını tek tek anlattı:
-Bu Konya halısı, şu yüzyıldan kalma bir halı… Şu Smyrna halısı… bak bunda hem ipek, hem pamuk, hem de yün kullanılmış… gibi cümlelerle üst katta bulunan halılarını tanıttı. 10 yaşında aldığı ilk halıyı da burada sergiliyor Osman Bey.
Burası yaşanmışlıkların olduğu kat. Zira burada bir anılar odası da bulunuyor.
Can Ailesi halıcılıkla uğraşırken dünyanın dört bir yanından dostlar edinmiş. Fotoğraflarını, anılarını sakladıkları oda açık bir fotoğraf albümü adeta. Dostlarına en az halıları kadar kıymet verdiklerini anlatmak ister gibi…
Daha sonra atlayıp Çamlık’ta bulunan atölyesine gidiyoruz. Burada tarihin karanlık köşelerinde kalmış halıların nasıl ilmek ilmek işlendiğine ve tekrar hayat bulduğuna tanık oluyoruz…
Sizin ağzınızdan Osman Can kimdir? Kısaca anlatır mısınız?
Osman Can: Gözümü açtığımda halı dükkanındaydım. Halılar benim en iyi arkadaşım oldu. Okuldan artan zamanımı hep halı dükkanında geçirirdim. Çocukluk yıllarımdan itibaren bu işin daha profesyonel yapılabileceğini hayal ederdim. O yıllarda babamın halı mağazası büyük bir markaydı. Bu işi geliştirmek istiyordum. Liseden sonra Kapalıçarşı’da babamın bağlantıda olduğu halıcılarla tanıştım. Sıklıkla İstanbul’a Kapalıçarşı’ya gider onlardan halıcılığın inceliklerini, işin mutfağında öğrenmeye çalışırdım. İç Anadolu’ya, Konya’ya, Aksaray’a ve Isparta’ya da gittim. Oradaki halıların neden iyi veya neden kötü olduğunu görme imkanı buldum.
“Zaman içinde kendimizi geliştirdik. Şimdi Selçuklu ve Osmanlı dönemi halıların reprodüksiyonunu yapıyoruz. O halıları geleceğe taşıyoruz. Çankaya Köşkü’nün Halılarını Biz Dokuyoruz.
Halıcılığın içine doğmuşsunuz diyebiliriz. Babanızdan devraldığınız halıcılığı bugüne nasıl taşıdınız?
Osman Can: Babam halıcılıkla uğraşıyordu ama o işin ticaret tarafındaydı. Bana göre eksik tarafımız üretim yapmayışımızdı. Zaman zaman mağazaya yabancı dostlarımız gelirdi. Türk İslam eserleri müzesini ziyaret eden yabancı konuklarımız bize “bu halılardan neden sizde yok?” diye sormaya başladılar. Benim için dönüm noktası bu oldu. Biz dokuma işi yapmalıydık. El dokuması halılar üretmeliydik. Yünümüzü, boyamızı (kök boyalarıyla) kendimiz üretip halıları da kendimiz dokumalıydık. Bu planımızı hayata geçirdik. Başlangıçta bazı aksilikler de yaşadık. Boyamızı tutturamadık ya da dokuma yapabilen kişi bulmakta zorlandık. Zaman içinde kendimizi geliştirdik. Şimdi Selçuklu ve Osmanlı dönemi halıların reprodüksiyonunu yapıyoruz. O halıları geleceğe taşıyoruz. Bugün Cumhurbaşkanlığı köşkünün halılarını da biz dokuyoruz. Genç kızlarımızın bu sanatı öğrenmesine destek oluyoruz. Kaybolmaya yüz turmuş el sanatlarımızdan halıcılığı yaşatıyoruz. Biz bu halıları dokumazsak 21. yüzyıl halıları olmayacak.
Dokuduğunuz halılar gerçek birer sanat eseri. Bu eserleri atölyenizdeki genç kızlar dokuyor. Onları nasıl eğitiyorsunuz?
Osman Can: Başlangıçta bir elin parmaklarını geçmiyorduk. Eşim Funda Hanım da halı öğreticisi. Mehmet Ustamız bir halı tamiri uzmanı. Yanımızda ekibimize dahil olan genç kızlarımızla bire bir ilgilendik. Onlarla bir aile gibi olduk. Şimdi o kızlarımız gerçek bir dokuma öğreticisi oldular. Onlar da ailemize yeni katılan genç kızlarımıza işi öğretmeye başladılar. Bu şekilde bir usta-çırak ilişkisiyle gidiyor. Evlenen genç kızlarımızın da evlerine birer halı tezgahı kuruyoruz. Onlar evlerinde, çevrelerindeki kişilere halı dokumayı öğretmeye başlıyorlar. Bu şekilde el sanatlarımızdan önemli bir değeri çoğaltıyoruz
“Halı toplulukların dini, örfi geleneklerini yansıtan en değerli kitabedir.”
Kültürel olarak halıyı nasıl tanımlarsınız?
Osman Can: Halı toplulukların dini, örfi geleneklerini yansıtan en değerli kitabedir. Onu okuyabilen kişi, onun dokunduğu topluluk ve döneme ait her şeyi okuyabilir. Tıpkı çivi yazısı bir tableti okur gibi. Halının içindeki renkler, desen, yünün niteliği o dönemle ilgili her şeyi anlatır. Zenginliği de yoksulluğu da söyler. Bilmediğiniz öyküler onda saklıdır.
Siz halıyı okuyabiliyor musunuz?
Osman Can: Halının dilini anlarım. Size bir örnek vereyim: Bize elinde halıyla gelen çok olur. Bir gün bir adam girdi dükkana. Halıyı babaannesinin dokuduğunu söylüyordu. Halıyı açarken ben halıyı okumuştum bile. Dedim ki babaanneniz nereli? Bergamalı olduğunu söyledi. Halı 1940 yıllarına ait bir Konya halısıydı. Ya babaanneniz Konyalı ya da bu halıyı Konyalı birine dokutmuş. Adam babaannesini aradı. Anlaşıldı ki halıyı babaanne kendisi dokumamış, Konya’dan göçüp gelen bir komşusuna dokutmuştu. Halının rengi, yününün yumuşaklığı, düğümleri çok fazla şey anlatır. Ama desenden yöreyi tahmin etmek yanıltır. Çünkü desenler gezgindir. Bir gün Konyalı bir genç kız gider Denizli’ye orada dokur, ya da orada öğrendiği bir deseni memleketine dönünce dokur. Sadece desenden yöreyi anlayamazsınız.
Halı sektöründe nasıl bir fark yarattığınızı düşünüyorsunuz?
Osman Can: Biz halılarımızı dönemine uygun bir incelikle yapıyoruz. Türk İslam eserleri müzesindeki halıların reprodüksiyonlarını yapıyoruz. Halıda kullanacağımız yünü ham haliyle aldıktan sonra köydeki teyzelerimize dağıtıyoruz. Teyzeler onları ip haline getiriyorlar. Atölyemizde kurduğumuz kazanlarda tamamen doğal yöntemlerle bu iplerin kök boyamalarını yapıyoruz. Desinatörümüz tarafından çizime aktarılan motifler atölyemizde çalışan genç kızlarımız tarafından halıya aktarılıyor. Genelde Osmanlı ve Selçuklu dönemi motifleri işliyoruz. Türk İslam Eserleri Müzesi ile Romanya’da bulunan Black Church (Kara Kilise) halılarının reprodüksiyonlarını yapmaktayız. 17. yüzyılda geçirdiği büyük yangında Kara Kilise’deki 400 halıdan 250’si yandı. Bunlardan bir kısmı zamanında Alman, Avusturyalı ve Macar aileler tarafından Denizli, Kula ve Dazkırı üçgeninde dokutturulmuş ve kiliseye bağışlanmış halılardı. Eski kaynaklardan ve kataloglardan elde edilen bilgiler ışığında örneklerini çizdirip tekrar dokuyarak onları gün ışığına çıkarıyoruz. San Francisco Üniversitesi kilisedeki halıları bir müzede sergilemek istiyor. Şu anda Üniversiteyle bu proje için görüşmelerimiz devam ediyor.
“Elimdeki koleksiyonla Selçuk’ta bir halı müzesi açmak istiyorum. Bunun için devlet büyüklerimizin desteğini ve katkılarını bekliyorum.”
Halıya dair pek çok şey yapmışsınız. Bundan sonraki planlarınız neler?
Osman Can: Dediğim gibi halının içine doğmuşum. Hayatımda hep halılar oldu. Ben diğer çocuklar gibi değildim. 10 yaşındayken harçlıklarımı biriktirip değerli bir halı almıştım. Şimdi o halı, koleksiyonumun en değerli parçalarından biri. O zamandan beri eski ve değerli halıların izini sürüyorum. Bazen Almanya’da bazen Amerika’daki müzayedelerde buluyor ve onları koleksiyonuma katıyorum. Şu anda Türkiye’nin en değerli halı koleksiyonlarından birine sahibim. Elimdeki bu koleksiyonla Selçuk’ta bir halı müzesi açmak istiyorum. Bunun için devlet büyüklerimizin desteğini ve katkılarını bekliyorum.
Sizce Selçuk’un turizmden payını artırmak için neler yapılmalı?
Osman Can: Bana göre Selçuk’un çok büyük bir müzeye ihtiyacı var. Gelen insanların caddelerde rahatsız edilmeden gezmelerini sağlamak lazım. Bildiğiniz gibi St Jean İsa’nın on iki havarisinden en çok sevdiği. İncil’in yazarı. Selçuk’ta St Jean anısına bir kilise kurulabilir. Sadece onun için binlerce Hıristiyan ilçemize gelecektir. Bu şekilde Katolikler Meryem Ana, Ortodokslar ise St Jean kilisesi için buraya gelecekler. Elimizdeki hazineyi iyi değerlendirmeliyiz.
Turizm okullarında eğitim almış öğrencilerin turistik işletmelerde istihdam edilmesi teşvik edilmeli.
Size göre Selçuk ticaretini canlandırmak için neler yapılmalı?
Osman Can: Selçuk’ta ticaretin kurtarıcısı turizmdir. Turizmden ve kaliteden anlayan kişilerin işletmeler açıp, bilinçli hizmet verebilmesi gerekli. Turizm okullarında eğitim almış öğrencilerin turistik işletmelerde istihdam edilmesi teşvik edilmeli. Ege mutfağının merkezindeyiz. Çok çeşitli bir yemek kültürümüz var. Ama bunu sunumla birleştiremiyoruz. Denize bu denli yakın bir ilçede bir balık restoranı yok mesela. Gastronomi alanında büyük eksikliklerimiz var. Gelen üst düzey yabancı konuklarımıza şarabın nasıl ikram edildiğini bilmeyen servis (!) elemanlarını görmek bizi gerçekten üzüyor. Hizmet kalitemizi geliştirirsek zamanla ilçemize gelen müşteri tipinin farklılaştığını görebiliriz. Ancak tüm bunlar bilinçli turizm anlayışıyla mümkün. Neyi neden yaptığını bilen işletmeciler ve yöneticiler gerekli.